DEVAM: 22. Mescid'e
Tükürmenin Keraheti
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
عَمْرٌو عَنْ
بَكْرِ بْنِ
سَوَادَةَ الْجُذَامِيِّ
عَنْ صَالِحِ
بْنِ خَيْوَانَ
عَنْ أَبِي
سَهْلَةَ
السَّائِبِ
بْنِ خَلَّادٍ
قَالَ
أَحْمَدُ
مِنْ
أَصْحَابِ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّ
رَجُلًا
أَمَّ
قَوْمًا
فَبَصَقَ فِي
الْقِبْلَةِ
وَرَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَنْظُرُ فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حِينَ فَرَغَ
لَا يُصَلِّي
لَكُمْ
فَأَرَادَ
بَعْدَ
ذَلِكَ أَنْ
يُصَلِّيَ
لَهُمْ فَمَنَعُوهُ
وَأَخْبَرُوهُ
بِقَوْلِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَذَكَرَ
ذَلِكَ
لِرَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
نَعَمْ
وَحَسِبْتُ
أَنَّهُ
قَالَ
إِنَّكَ
آذَيْتَ
اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
Ebu Sehle es-Saib b.
Hallad'dan -ki (Ebu Davud'un hocası) Ahmed (b. Salih), bu zat'ın ashab'dan
olduğunu söyler.- demiştir ki; Bir adam cemaat'e imam oldu ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bakıp dururken, kıbleye karşı tükürdü. Namazı
bitirince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Bu adam bir daha) size
namaz kıldırmasın" buyurdu.
Bundan sonra o zat
cemaat'e namaz kıldırmak istedi. Fakat kendisine mani oldular ve Resulullah'ın
dediği şeyi haber verdiler. Adam bu durum'u Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e söyledi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" (Ebu Sehl dedi ki, zannediyorum Efendimiz
şöyle devam etti:) "Sen Allah'a ve
Resulüne eziyet ettin" buyurdu.
Sadece Ebu Davud
rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Ebu Sehle es-Saib b. Hallad: Bu zat,
sahabilerin meşhurlarından olmadığı veya sahabiliği hakkında ihtilaf edildiği
için "Resulullah'ın ashabından" kaydı konulmuştur. (Bilgi için bk.
İbnu'l-Esir, Üsdu'l-ğabe, II, 313 - 315; ibn Hacer, el-İsabe, II, 10).
Hz.
Nebi sağlığında, hazır bulunduğu cemaate daima bizzat kendisi imam olduğu için
hadiste bahsedilen hadisenin, Hz. Nebi namazı kıldıktan sonra kendisine gelen
bir heyetle ilgili olduğu tahmin edilmektedir. Görüldüğü gibi Resulullah imamın
namazda kıbleye karşı tükürmesini hoş görmemiş, adamın cemaatle beraber
olmadığı bir zamanda onlara o zatı bir daha imamete geçirmemelerini tenbih
etmiştir. Zikri geçen şahıs, bilahere kavmine tekrar imam olmak isteyince,
kendisine mani olmuşlar ve Hz. Nebi'in emrini bildirmişlerdir. Adam, mes'
elenin esasını anlamak ve imametten men edilmesinin asıl sebebini öğrenmek
için Fahr-i Kainata müracaat etmiştir. Hz. Nebi de "Evet (ben men ettim)
Çünkü sen (kıbleye karşı tükürmekle) Allah'a ve Resulüne eziyet ettin"
buyurmuştur.
Hoşlanmadığı
bir şeyi yapan kimsenin Resülullah'a eziyet etmiş olması mümkündür. Fakat
Allah'a eziyet etmesi mümkün değildir. Öyleyse Hz. Nebi'in kendisine eziyetle
birlikte Allah'ı da anması ya teberrükendir, ya da Resülullah'a eziyetin,
Allah'a eziyet olduğunu ihsas etmek içindir. Efendimiz, bu sözü sakındırmak
için söylemiştir. Bu "Allah, Allah'a ve Resulü'ne eza edenlere dünyada ve
ahirette lanet etmiştir"[ Ahzab 57 ] mealindeki ayet-i kerimenin hükmü
altına girmez. Çünkü bahsi geçen şahıs, bu tehdide sebep olan hareketini ya
hata olarak ya da bilmeyerek yapmıştır. Bu da küfre sebep olmaz.
Bu
adamın münafık olduğu ve Hz. Nebi onun durumunu bildiği için imametten men edip
bu sözü söylediği ihtimali üzerinde duranlar da vardır. Bu ihtimale göre,
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)’in söylediği bu söz, yukarıdaki ayet-i kerimenini hükmü altına
girer.
Bazı Hükümler
1.
İslam edebiyle edeblenmeyenler, cemaate imam olup namaz kıldırmaya layık
değildirler. Ancak hüküm olarak fasıkın imameti caizdir.
2.
İmam, şeriata uymayan bir harekette bulunursa, imamlıktan uzaklaştırılır.
3.
Cemaatin büyüğü ve ileri gelenleri, halkın hal ve davranışını kontrol
etmelidirler.
4.
Hadis, Allah'a ve Resulüne muhalefetten kaçınmayı emretmektedir.
5.
Eğiticinin yanlış bir hareket yapanı doğrudan ilan yerine toplum fertlerine
hitap ederek, açıklayıcı misaller vererek eğitmesi daha müessirdir.